Genel olarak herhangi bir sağlık sorunu ile karşılaştığımızda psikolojik olarak bir boşluğa düşeriz. Karşılaştığımız sorun diyabet gibi hayat boyu devam edecek kronikleşmiş bir sağlık sorunu ise, yaşanılan psikolojik etki biraz daha ağır olabilmektedir. Hayatta karşılaşılan sorunlara verilen tepki her insanda aynı değildir. Özellikle, diyabet sorununda hayatı baştan aşağı yeniden düzenlemek söz konusu olduğundan her hastanın metanetle karşılayacağı bir olgu olamayabilir. Aslında diyabete verdiğiniz tepki günlük, rutin hayatınızda başınıza gelen sorunlara karşı gösterdiğiniz tepkiden daha farklı değildir. Olaylar karşısında nasıl durduğunuz sizin karakter özelliğinizdir aslında. Diyabet hastalığı da günlük hayatta karşılaştığınız sorunlardan sadece biridir. Sorunlar karşısında mücadele etmeyi seven kişiler, bu aşamada çok fazla bir yıpranma göstermeyeceklerdir. Ancak, tam tersi durumda tepki verenler diyabet rahatsızlığını öğrendikten sonra muhtemelen olağandan daha fazla yıpranacaklardır.

Öfke ve Öfke Yönetimi

Diyabet sorunu yaşayan kişilerin ortak noktalarından biri de, yoğun öfke problemidir. Bu nedenle diyabet hastalarının kişiler arası gergin ve problemli ilişkileri olabilmektedir. Aslında öfke genel olarak her insanın içinde var olan bir duygudur. Ancak, bu duygu yoğun stres altında çok daha kolay bir şekilde dışa vurmaktadır. Diyabet hastaları yeni hayatlarına adapte olmaya çalışırken aslında tek başlarına değillerdir. Bu aşamada hastanın çevresindeki bireylerde sürece alışmaya çalışmaktadırlar. Bu nedenle diyabet hastaları üzerinde bir baskı hissedebilirler. Bu baskı neticesinde daha gergin ve daha öfkeli davranabilirler. Bu aşamada bu davranışların nasıl yok edileceği veya söndürüleceği üzerine çalışılmalıdır. Gevşeme ve nefes egzersizlerinin düzenli bir şekilde uygulanması bu konuda sizlere yardımcı olacaktır. Ayrıca yürüyüş yapmak, hafif tempolu egzersizler veya imkan dahilinde yüzme yine rahatlatıcı etkiye sahiptir. Az önce de belirttiğimiz gibi öfke insan doğasında olan bir duygudur. Burada sıkıntı yaratacak olay öfkenizi kontrol altına alamayıp saldırgan davranışlara dönüştürme eğilimidir. Eğer ki, öfkenizi kontrol edebiliyor ve bahsedilen saldırgan davranış aşamasına geçmiyorsanız ciddi boyutlarda öfke kontrolünden bahsetmek yanlıştır. Ancak, öfke boyutu hafif düzeyde olsa bile buna çözüm geliştirmek olumlu bir tutum olacaktır. Bu kapsamda iletişim becerileri üzerine çalışmak size iyi gelecektir.

Stres ve Stres Yönetimi

Stres, günümüzde birçok kişide belirli seviyede olan bir duygudur. Yapılan araştırmalara göre stres konusunda herkesin farklı tanımlamaları yaptığı belirlenmiştir. Bu tanımlamalar her ne kadar farklı olsa da ortak nokta; sıkıntı, üzüntü, gerginlik gibi negatif hislerin olağandan uzun sürmesi durumudur. Önceden keyif aldığınız birçok şeyin artık size aynı hissi vermemesi de stres sürecinin etkisinden olduğu düşünülmektedir. Belirlenen tanımlar kişiye göre değişkenlik gösterse de vücut reaksiyonları olarak herkeste aynı tepkiler görülmektedir. Bu tepkiler kalp atışında ani hızlanmalar, ani terleme reaksiyonları ve solunumun hızlanması gibi durumlardır.

Stres, her bünyede oluşan bir olgu olsa da, burada önem kazanan şey stres ile başa çıkabilme yöntemleridir. Bu yöntemler kişiden kişiye fark edebilir. Ancak, en ana hatlarıyla herkeste olumlu ilerleyen bazı püf noktalar vardır. Bunlardan bazıları iletişim konusunda ilerlemektir. Ayrıca, empati yeteneğinizi kullanmaya başlamanız da olumlu bir adım olacaktır. Siz, karşınızdaki kişinin sizinle nasıl bir iletişim kurmasını istersiniz? Sizce bunu düşündüğünüzde ve buna uygun hareket ettiğinizde sorunun birçok noktasını çözüme ulaştırılmış olmaz mısınız? Aslında iletişim noktasında sen dilinden çok, ben dilinin kullanılması bu noktada sizi başarıya götürecek ayrıntılar arasındadır. Ayrıca burada bir tartışma sırasında olaylardan çok duygusal boyut ile ilgilenmek karşımızdaki insana bir adım atmak anlamına geleceğinden ortamı yumuşatmak için güzel bir detaydır ve bu detaylar çevremizdekilerden daha önce kendimiz için önemlidir. Çünkü, oluşan stresten kurtulmak ilk önce kendimize yapacağımız iyiliktir.

Stres yönetimini duygusallıktan ziyade biraz daha profesyonel anlamda görmek isterseniz, problem çözme teknikleri üzerine yoğunlaşa bilirsiniz. Bu aşama öncelikli olarak problemin ne olduğunu belirlemektir. Ardından sorunu nasıl çözeceğiniz konusunda gerekli araştırmaları yapıp, seçenekleri minimize etmektir. Bu seçenekleri en aza indirmiş olsanız da sonuç olarak birini seçmeniz gerekmektedir ve yapılan seçim ardından uygulamaya başlayabilirsiniz. Uygulama aşamasını da atlattıktan sonra olmazsa olmaz kriterimiz değerlendirmedir. Bu teknikler sayesinde ortaya çıkan problemi stres altında değil daha sakin ve profesyonelce çözmüş olacaksınız.

Ameliyat Kaygısı ve Ameliyata Psikolojik Hazır Olma

Kaygı son derece insanı bir olgudur ve kendinizi tehlikeli bir durum altında hissettiğinizde biyolojik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu duygunun hissedildiği sıklık, yoğunluk veya ne düzeyde tepki verileceği tamamen kişiye bağlı olarak değişmektedir. İşte bu tepkilerde kaygı veya kaygı bozukluğu arasında yer alan farkı ortaya koymaktadır. Kaygı ilk etapta negatif bir olgu gibi dursa da aslında her zaman öyle değildir. Bazı durumlarda bizi teşvik eden, içsel denetim sağlayan, gayet olumlu işler ortaya konmasına vesile olabilir. Ancak, bu kaygı durumu hayatınızı etkisi altına almış ve artık günlük yaşamınızı kontrol altında tutamadığınız bir sürece girmişse; işte o noktada kaygı bozukluğundan söz etmek mümkündür. Bu aşamada cevaplamanız gereken ilk sorun neden kaygılı olduğunuzdur. Bu soruya cevap bulmanız durumunda sorunu büyük ölçüde çözüme kavuşturmuş olacaksınız. Ancak, genelde insanlar bunu yapmak yerine gerçeklerden kaçmayı tercih ederler. Ancak, bu kaçış olayı çözmek değil, sürekli ertelemek anlamına gelmektedir. Bu da daha büyük stres kaynağıdır aslında. Kaçmak yerine bazı durumlarda başarısız olabileceğinizi kabul etmek çok daha doğru bir atak olacaktır.

İnsanlarda yoğun kaygı yaratan durumlardan biri de ameliyat sürecidir. Ancak bu kaygı gayet olağandır. Kim olursa olsun ameliyat süreci karşısında strese girmesi ve kaygılanması gayet normaldir. Bu kaygıyı minimum seviyeye indirebilmek için ameliyat süreci ile ilgili doktorunuzdan ve çalışma ekibinden bilgi alabilirsiniz. Ayrıca bu süreçte odaklanmanız gereken ameliyat süreci değil ameliyat sonrasında kavuşacağınız sağlıklı günler olmalıdır. Ancak buna rağmen yaşadığınız kaygı seviyesinde herhangi bir azalma olmuyorsa yapılabilecek en sağlıklı davranış bir uzmandan destek almaktır. Bu konuda gerekli görüldüğü takdirde ilaç desteği almakta faydalı olacaktır.

Ameliyat Sonrası Yeni Yaşama Adapte Olmak

Küçük veya büyük fark etmeksizin insanın geçirdiği her operasyon hayatında bir iz bırakır şüphesiz. Bu İzlerin derin veya yüzeysel olması geçirilen operasyona bağlıdır. Operasyon sonrasında normal rutin hayata adapte olabilmek de kişileri biraz zorlayabilmektedir. Bunda hayat akışınızın birçok yönden değişmesinin de etkisi büyüktür. Özellikle yeme tutumlarının değişikliğe uğraması sizi psikolojik olarak biraz etkileyebilir. Ancak hayatınızdan eksilen her durumun kat kat sağlıkla, yeniden sizinle olacağını düşünmek bu süreci biraz daha kaygısız atlatmanıza yardımcı olabilir. Ayrıca insan sosyal bir varlıktır noktasından hareketle bu süreçte yalnız kalmaktan kaçınarak aile ve arkadaşlarınızla zaman geçirmek hem bedeninize hem de ruhunuza iyi gelebilir.