Tıbbi adı diabetes mellitus olan şeker hastalığı, tüm dünyada milyonlarca insanın sağlığını tehdit eden bir problem olarak kabul edilmektedir. Beslenme alışkanlıklarına, genetik faktörlere ve bunun gibi birçok etkene bağlı olarak gelişebilen şeker hastalığının temel sebebi, kandaki glukozun hücrelerde kullanılabilmesi için anahtar görevi gören insülin hormonunun yetersizliği veya işlevsizliğidir. Ancak hastalığın tanımını yapmadan önce, hastalığa sebep olan etkenleri incelemek faydalı olacaktır.

Kan Şekeri ve İnsülin

Kan şekeri olarak bilinen glukoz, vücudun sağlıklı bir biçimde çalışabilmesi için gereklidir. Glukoz, kanda yer alan bazı hücreler tarafından emilir ve bu şekilde vücuda enerji sağlanır. Beyin, kaslar, hatta kalbimizin atmasını sağlayan kaslar bile şekerin hücrelerde enerjiye dönüşmesi ile çalışır. Şekerin hücrelere girmesini sağlayan hormon pankreastan salgılanan  insülin adı verilen hormondur. Glukoz, vücuttaki enerji kaynaklarından biridir ve kanda yer alan bazı hücreler yalnızca şekeri enerji kaynağı olarak kullanabilmektedir. Glukoz dengesi, bilhassa beyin hücreleri, sinir hücreleri ve alyuvarlar için önemlidir.

Vücuda sağlıklı bir biçimde enerji sağlanabilmesi için, glukoz ile insulin salınımı arasında bir denge olması gerekir. İnsulin, pankreasta üretilir ve üretim miktarı büyük ölçüde glukoz oranına bağlıdır. Kan şekeri yükseldikçe pankreas insulin üretir ve glukoz oranı normal seviyelere geldiğinde insulin üretimi azalır. Şeker hastalığı, insulin ile glukoz arasındaki dengesizlik sonucunda ortaya çıkar.

İnsulin üretimi kan şekerine göre düşük seviyelerde seyrediyorsa, üretilen insülin, şekere ihtiyaç duyan hücrelerin tamamında şekerin kullanılmasına yetmeyecektir. Bu durumda, glukozun kan hücreleri tarafından kullanımı imkansız hale gelir ve glukoz serbest halde kanda dolaşmaya başlar. Emilimi yapılmayan glukoz ise vücutta zehir etkisi yaratarak ilk etapta hücreleri, sonraki süreçte organları tahrip eder. Şeker hastalığı, böyle bir sürecin sonucudur.

Şeker Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Şeker hastalığı, gizli seyredebilen bir rahatsızlıktır. Dolayısıyla bulgular yoğun ve belirgin bir biçimde olmayabilir. Ancak belirgin bulgular sürekli tekrarlanıyorsa bu durum diyabetin belirtisi olarak kabul edilebilir.

Susama, idrar sıklığı, sürekli açlık hissi, ani kilo kayıpları, görme bulanıklığı gibi bulgular diyabetin başlıca belirtileri arasındadır. Ayrıca, diyabet hastalarında cilt problemleri de sık görülebilmektedir. Hormon dengesizliği görüldüğü için, cilt yeterince beslenmemekte ve bu durumda yaralar geç iyileşmektedir. Ellerde ve ayaklarda sürekli uyuşma ve karıncalanma söz konusuysa bu da diyabet belirtisi olarak kabul edilebilir.

Yukarıdaki belirtilerin biri ya da birkaçı düzenli olarak görülüyorsa, diyabetten şüphelenilmesi gerekir. Bu durumda mutlaka bir doktora başvurulmalı ve gerekli tetkikler yapılmalıdır.

Şeker Hastalığı Çeşitleri Nelerdir?

Diyabetin gelişimi ve ilerleyişi, insülin hormonunun durumuna göre belirlenir. Şeker hastalığının birçok farklı gelişim biçimi olsa da, hastalık iki ana gruba ayrılır.

  • Tip 1 Diyabet: İnsülin üretiminin hiç olmadığı veya düşük seviyelerde seyrettiği rahatsızlık Tip 1 Diyabet olarak tanımlanır. Beta hücrelerinde bir bozukluk olduğunda vücuttaki insülin salınımı yavaşlayabilir veya durabilir. Bu rahatsızlığa sahip olan hastaların hayatları boyunca insülin iğnesi kullanmaları gerekir. Hastalık, kan testlerinde antikor olarak bilinen maddelerin saptanmasıyla tanımlanır.
  • Tip 2 Diyabet: Bu rahatsızlık, şeker hastalığının en yaygın formudur. Tip 2 Diyabet hastalığına yakalanan bireylerde, insulin salınımı normal seviyelerde olabilir. Ancak kan şekeri ile insulin arasındaki dengesizlik, insulin hormonuna karşı direnç yaratır. Bu direnç, kandaki şekerin emilimini zorlaştırır. Özellikle kilo problemi olan kişilerde görülen bir rahatsızlıktır. Diyet, egzersiz ve ilaç tedavisi sonuç vermese, metabolik cerrahi olarak bilinen ameliyata gerek duyulabilir.

Bunlarla birlikte, LADA ya da MODY olarak da bilinen Tip 1,5 Diyabet, son yıllarda birçok tıp otoritesi tarafından ana kategorilerden biri olarak kabul edilmektedir. LADA Diyabet’in temel özelliği, Tip 1’de olduğu gibi otoimmün problemlerini içermesidir. MODY diyabette ise belli bir gendeki mutasyon yüzünden insülin salınımında problemler görülmekte ve diyabet kendini göstermektedir.

Diyabetin Sebepleri Nelerdir?

Diyabet, birçok farklı faktöre bağlı olarak gelişebilen bir hastalıktır. Beslenme dengesizliği, aşırı kilolar, hareketsizlik, stres gibi etkenlerle birlikte, genetik faktörlere ve otoimmunite bozukluklarına bağlı olarak da ortaya çıkabilir.

Tip 1 diyabet genellikle otoimmün problemleriyle, yani vücudun bağışıklık ve savunma sistemindeki bozukluklarla bağlantılıdır. Daha açık ifade etmek gerekirse, vücudu korumakla görevli olan hücreler ve antikorlar, pankreastaki insülin üretiminden sorumlu beta hücrelerine zararlı gibi görerek onlara saldırıp tahrip eder. Bu sebepten ötürü vücuttaki insülin salgılanması durma noktasına gelir.

Tip 2 diyabet, daha yaygın görülen diyabet türüdür. Bilinen tüm diyabet hastalarının %90’ı Tip 2 diyabetlidir. Aşırı kilo, Tip 2 Diyabet’in en büyük sebepleri arasındadır. Beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak, vücuttaki kan şekeri yükseldiğinde insülin direnci artabilir ve bu durum diyabete sebep olabilir. Bununla birlikte hareketsiz bir yaşam şekli, gebelik problemleri, yüksek tansiyon hatta stres veya yaşanılan travmalar gibi sebepler de Tip 2 Diyabet’e sebep olabilmektedir. Tip 2 Diyabet, çevresel faktörlere bağlı olduğu gibi, genetik etkenlerle de ilişkili olabilir. Dolayısıyla, ailesinde şeker hastalığına sahip olan bir bireyin bu hastalığa yakalanma ihtimali diğerlerine göre çok daha yüksektir.

Diyabet Tedavisi Nasıl Olur?

Diyabetin tedavi edilebilmesi için öncelikle etkenlerin ortadan kalkması gerekir. Belirtildiği gibi, beslenme ve kilo dengesizliği diyabetin en büyük sebepleri arasındadır. Tedavi sürecinde, glisemik indeksi düşük besinlerden oluşan bir diyet uygulanır. Bu diyetin egzersizlerle ve ilaçlar ile desteklenmesi gerekir. Başka bir biçimde ifade etmek gerekirse, diyabet çoğunlukla bir yaşam tarzının sonucudur ve tedavisi bu yaşam tarzının değişerek daha sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesine bağlıdır.

Diyet ve ilaç tedavisiyle uygulanan tedavi süreci istenilen sonucu vermediğinde ameliyata karar verilebilir. Bu durumda, metabolik cerrahi yöntemiyle operasyon uygulanır. Uygulanan operasyon sonucunda, ince bağırsaklara müdahale edilerek, insülin dengesini sağlayan ve tokluk hissi yaratan hormonların salgılanması sağlanır. Ancak ameliyat seçeneği yalnızca tip 2 diyabet hastaları ve tip 1,5 MODY hastalarının ufak bir bölümü için geçerlidir.